Ankara’da yaşayan basın mensubu Burçin Tekin, evli olduğu erkekten yedi yıl boyunca boşanmaya çalıştı ancak karşı taraf istemediği için boşanma davası reddedildi. Tekin, boşanma davası sürdüğü sırada, evli kalmak zorunda kaldığı erkeğin şikayeti üzerine “çocuklarını kaçırdığı” suçlaması ile 3 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı. Halen adalet mücadelesi süren Tekin, “Evli olduğum süreçte fiziksel, sözlü ve ekonomik şiddet uğradım. Hayatım mahvoldu. Bu öldürülmekten daha kötü bir şey” dedi.
GÜRKAN DEMİRTAŞ
Ankara’da yaşayan basın mensubu Burçin Tekin, evli olduğu erkekten yedi yıl boyunca boşanmaya çalıştı ancak karşı taraf istemediği için boşanma davası reddedildi. Tekin, boşanma davası sürdüğü sırada, evli kalmak zorunda kaldığı erkeğin şikayeti üzerine “çocuklarını kaçırdığı” suçlaması ile 3 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı. Halen adalet mücadelesi süren Tekin, “Evli olduğum süreçte fiziksel, sözlü ve ekonomik şiddet uğradım. Hayatım mahvoldu. Bu öldürülmekten daha kötü bir şey” dedi.
Ankara’da bir kamu kurumunda çalışan basın mensubu Burçin Tekin 2015 yılında boşanma davası açtı. Ancak karşı taraf istemediği için hakim davayı reddetti. Tekin karara itiraz etti, ancak üst mahkemelerde de sonuç değişmedi. İki çocuk annesi Tekin’in boşanmak için adalet mücadelesi sürerken hiç beklemediği bir darbe daha aldı. Boşanmak istediği M.H.T., ortak velayeti bulunan iki çocuklarını “kaçırdığı” iddiasıyla Tekin hakkında şikayetçi oldu. Şikayet davaya dönüştü ve Tekin’i yaşamını beraber sürdürmek istemediği erkekten boşamayan yargı ona “çocuklarını kaçırdığı” gerekçesiyle 3 ay 22 gün hapis cezası verdi. Anne Tekin, “Evli olduğum süreçte fiziksel, sözlü ve ekonomik şiddete uğradım. Hayatım mahvoldu. Bu öldürülmekten daha kötü bir şey” dedi.
ANKA Haber Ajansı ile avukatının bürosunda görüşen Burçin Tekin yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Ben Burçin Tekin, Ankara’da yaşıyorum. İki çocuk sahibi bir anneyim. Yedi yıldır adaletle bir savaşım var. Defalarca mahkemeye başvurmama rağmen her seferinde mağdur edildim ve işin boyutu artık işimi kaybetme noktasına kadar geldi.
“ÇOCUKLARIMLA GECE GEÇ SAATLERDE EVDEN ALINDIK”
Benim mücadelem 2015 yılının aralık ayında başladı. İlk boşanma davasını açtım. Davam reddedildi. Üst mahkemelere başvurdum, onlar da reddedildi bir şekilde. Davam 2019 yılının Eylül ayında kesinleşti. Sonrasında velayet davası açtım o da reddedildi. Dava reddedildikten sonra eşim beni karakola şikayet etmeye başladı. Çocuklarımı kaçırdığım suçlamasıyla ilgili. Defalarca karakola gittik, takipsizlik kararları verildi. Hatta çocuklarımla gece geç saatlerde evden alındık, sağlık kontrollerine götürüldük. Ben hayatımda ilk defa polis karakoluna gittim ama benim sekiz yaşındaki çocuğum hayatında ilk defa sağlık kontrolüne gidip polis merkezine gitmek zorunda kaldı. ve ne kadar korktuğumuzun ve ne kadar perişan edildiğimizin bir açıklaması yok. Ama onlarla ilgili takipsizlik kararları verildi. Arkasından eşim ısrarla aynı şikayetlerde bulunmaya devam etti. Süreci bitiremeyince, çocuklar da ortak velayette olduğu için velayetin düzenlenmesi davası açtım. Çünkü, çocuklarımla karakoldan bir şekilde çıkamıyorduk. Ben de ne zaman çocuklarımı alsam bir anne olarak eşim tarafından durmadan karakola şikayet ediliyordum. Şikayet de şöyle, ben sabah çocuklarımı okula bırakıyormuşum sonra gidip okuldan alıyormuşum. Yani suçlamanın sebebi de bu şekilde. Velayetin düzenlenmesi davası da reddedildi bir şekilde. Yani onu da bir şekilde durduramadım.
“OKULDA DÜNYA KADAR REZALET ÇIKARDI. ÇOCUKLARI KAÇIRIYOR DİYE BÜTÜN VELİLERİN ARASINDA OKULDA BAĞIRDI”
Takipsizlik kararlarını aldığımda bu sefer eşim okula gidip, beni şikayet etti. Bir de öyle bir durum yaşadık. Okula gidip velayetin aslında bende olmadığını, onda olduğunu ve eğer çocukları bana teslim ederlerse suç işleyeceğime dair okul avukatlarına şikayette bulunmuş. Bir de onlarla uğraşmak zorunda kaldık. Okulda dünya kadar rezalet çıkardı. Çocukları kaçırıyor diye bütün velilerin arasında okulda bağırdı. Güvenlik görevlisine gidip, derhal kapıyı tutmayı ve çıkmamızın engellenmesini istedi. ve çocuğum o zaman günlerce perişanlık yaşadı. Evet ben bunu durdurdum, takipsizlik kararları verildi. Ama bu arada çocuğumun üstünde yarattığı travmayı o kadar kolay bir şekilde atlatamadık.
“GECENİN GEÇ SAATİNDE ÇALAN HER BİR TELEFONDAN İRKİLMEYE BAŞLADIK. ACABA YİNE POLİS Mİ ARIYOR? ŞEKLİNDE”
Çocuğum şu an 8 yaşında, aralık ayında 9 yaşına girecek. Boşanma davamın tamamı 2015 yılının aralık ayında başladı. Ama bu karakol süreçleri bizim geçen sene 2021 yılının haziran ayı başında başladı. Tabii bu süreç başladığında çok daha küçüktü çocuğum. Hayatımda ilk defa geçen sene karakola gittim. İlk defa böyle bir şey tecrübe ettim. Benim için de çok büyük bir travmaydı. Çocuğumun ellerinin kenarlarında nasırlar oluştu, kendisini sıkmaktan. Gecenin geç saatinde çalan her bir telefondan irkilmeye başladık. Acaba yine polis mi arıyor? Acaba yine polise mi gideceği şeklinde. Yaşadığımız travmanın bir haddi hesabı yok. Sonrasında velayetin düzenlenmesi davası açtım bu süreci bitiremeyince ama velayetin düzenlenmesi davası da reddedildi.
“BOŞANMA DAVAM VARMIŞ GİBİ CEZA VERDİ MAHKEME”
Ama bu arada eşimin geçen sene Kasım ayında yaptığı arka arkaya yaptığı ve işleme konulmamış olan şikayetler ceza davasına dönüştü. İlk olarak 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bir dava görüldü ve bu davada sanki bir boşanma davam varmış gibi ve ben bu kararı ihlal ediyormuşum gibi ve ben çocuğumu kaçırmışım gibi bir işlem yapıldı. Ben maalesef ceza aldım. Bu süreci de değiştiremedim. Çocuklarımı kaçırma suçunda 3 ay 22 gün hapis cezası aldım ve hükmün açıklanması geri bırakıldı. Hemen arkasından, 55. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ve 63. Asliye Ceza Mahkemesi’nde aynı suçlamalarla yeni şikayetler işleme konuldu. Bunlarla ilgili de yargılama süreci devam ediyor.
“BEN BU CEZAYI ALIRSAM, DEVLET MEMURU OLDUĞUM İÇİN BİR SENE CEZA ALDIĞIM TAKTİRDE BELKİ HAPSE GİRMEYECEĞİM AMA İŞİMDEN ATILACAĞIM”
Ben bu cezayı alırsam, devlet memuru olduğum için bir sene ceza aldığım taktirde belki hapse girmeyeceğim ama işimden atılacağım. Çünkü, sözleşmemde eğer bir sene hapis cezası alırsam işten atılacağım yazıyor. Bu şekilde, bana ceza verdirilerek eşimin karşısında zor durumda bırakılmaya ve boşanma davasından vazgeçirilmeye çalışılıyorum. Benim herhangi bir konuda suçum yok. Herhangi bir konuda çocuğumu kaçırmam da söz konusu değil. Sadece sorumlu bir anne olarak onların yanında olmaya ve onlarla ilgilenmeye çalışıyorum. Benim yapmak istediğim tek şey çocuklarımı alıp onlarla birlikte bir düzen kurmak için boşanma davası açmaktı. Ama yedi yıldır boşanamadığım gibi başıma gelmeyen şey de kalmadı. En son geldiğimiz aşamada ceza davalarıyla sınanıyorum. Bu cezaları aldığım taktirde de ben işimi kaybedeceğim. Ekonomik özgürlüğümü kaybettiğim taktirde de ben muhtemelen boşanmaktan vazgeçeceğim. ve eşimin istediği şey olacak. Vazgeçmezsem, başıma neler geleceğini de kestiremiyorum.
Hakim ve savcılarımızın görevi, Adalet Bakanlığı’nın onlara verdiği görev, insanların üzerine suç atıp suçun karşısında cezayla insanların gözünü korkutup bir şekilde istediklerini yapmak mı? ya da Erkek boşanmak istemiyorsa acaba kadın boşanamıyor mu bu ülkede?”
AVUKAT ÖZKURT: “BABA TEK BAŞINA KENDİSİ VELAYET HAKKINA SAHİPMİŞ GİBİ MÜVEKKİLİMİZİ KARAKOLLARA SÜRÜKLÜYOR ÇOCUK KAÇIRMAKTAN”
Burçin Tekin’in avukatı Sevilay Özkurt, yaşanan bu 7 yıllık hukuki sürece ilişkin şunları anlattı:
“Müvekkilimiz Burçin Tekin, evliliğiyle ilgili olarak, 18 yıllık evliliğinden sonra bitirme kararı veriliyor. Bir boşanma davası açıyor. Bu boşanma davası, mahkemece reddediliyor. İstinaf ve Yargıtay aşamasında da ret kararı onanıyor. Sonrasında bu boşanma davasında geçici velayetin babaya verilmesi kararı verildiği için müvekkil çocuklarıyla ilgili olarak velayetin düzenlenmesi talebiyle ilgili olarak yeniden mahkemeye başvuruyor. Ancak halihazırda olan bu boşanma davasıyla ilgili bir karar verildiği için bu dava reddediliyor.
“ÇOCUK KAÇIRMADAN ŞİKAYET EDİYOR”
Bunun üzerine müvekkil, hiç değilse çocuklarıyla ilgili görüşebileceği günler belli olsun diye yeniden bir dava sürecine başvuruyor. Bu aşamada müvekkilin eşi, müvekkili şikayet etmeye başlıyor. Çocuk kaçırmadan kaynaklı olarak. Oysaki uygulamaları şu şekilde, 15 gün babada 15 gün annede kalacak şekilde bir çocuklarla kişisel ilişki uygulaması geliştiriyorlar. Ancak bu müvekkilin açtığı velayetle ilgili dava reddedilince diğer taraf, müvekkilimizi boşanmak istemediği için zorlamak üzere çocuk kaçırmadan şikayet ediyor. Müvekkilin, gecenin bir yarısı evine gidiyor polisler. Çocuklarını, kendisini apar topar yataktan kaldırıp alıyorlar, karakollara götürüyorlar; hastanelere götürüyorlar. Akabinde müvekkile peşi sıra soruşturmalar açılıyor. Bu soruşturmalar sonucunda açılan ceza dosyasında 11. Asliye Ceza Mahkemesi, müvekkilimizin çocuk kaçırmadan cezalandırılmasına karar veriyor. Karar gerekçesi de şöyle, velayet babada olduğundan defalarca müvekkilimizin çocuk kaçırmaya teşebbüs ettiği şeklinde bir gerekçe var. Oysaki boşanma davasında verilen geçici tedbir kararı, Yargıtay tarafından onandığı süreçte onanmasıyla birlikte ortadan kalkıyor. Dolayısıyla eşler, ortak velayet hakkına aynı şekilde sahip oluyorlar. ve ortak velayet gereğince hem anne hem baba çocuklar üzerinde yasal yükümlülüklerini yerine getirme hakkına sahip oluyorlar.
“GEÇİCİ VELAYET KARARININ ORTADAN KALKMASINA RAĞMEN TAMAMEN HUKUKİ BİR GARABET HALİYLE MÜVEKKİLİMİZİN 3 AY CEZALANDIRILMASINA KARAR VERİYOR”
Baba ne yazık ki tek başına kendisi velayet hakkına sahipmiş gibi müvekkilimizi karakollara sürüklüyor çocuk kaçırmaktan. Okula gidiyor, okulda ‘Velayet bende. Sakın vermeyin, suçlu durumuna düşersiniz’ diyerek okuldaki güvenlik görevlisini, müdürü tehdit ediyor. Müvekkilimizi zor bir durum içerisinde bırakıyorlar. Ne yazık ki mahkemeler de ortak velayet olmasına rağmen tedbiren verilen geçici velayet kararının ortadan kalkmasına rağmen tamamen hukuki bir garabet haliyle müvekkilimizin 3 ay cezalandırılmasına karar veriyor. Akabinde şu anda da iki tane daha davası var. Bir tanesinin duruşması önümüzdeki aylarda, birisinde savunmasını verdi kararın çıkmasını bekliyoruz. Müvekkil, böyle zor bir durum ile karşı karşıya ne yazık ki.”